turkiye cumhuriyeti politika tarihinin ender sahsiyetlerinden biri hatta teki. zamaninda miting meydanlarinda cebinde iki anahtarla gezip (ev &araba) saglam oy toplamis mizah yetenegi yuksek (kerhaneleri kapatalimda millet bizimi siksin) siyasetci.
1
+
-entiri.verilen_downvote
kerhaneleri kapatalim da vatandaş bizi mi siksin diyen kraal
1
+
-entiri.verilen_downvote
''if we are close the keranes,will folk fuck we?''
2
+
-entiri.verilen_downvote
benzin vardı da biz mi içtik demiştir diğer söylediklerinin bir kısmı zaten yazıyor başlıkta
1
+
-entiri.verilen_downvote
efendim siz de az pezevenk değilsiniz -süleyman demirel
2
+
-entiri.verilen_downvote
" kerhaneleri kapatalım da vatandaş bizi mi siksin "
0
+
-entiri.verilen_downvote
ülkemizin dokuzuncu cumhurbaşkanı, ölümü üzerinden beş yıl geçmiş.
1
+
-entiri.verilen_downvote
BBC ile yaptığı şu röportajda 0.28'de verilen "oh yes, definitely" tepkisi yüzünden uzun bir süredir aynı mimik ve sesle ben de bazen bu tepkiyi veriyorum.
pişman mıyım? oh yes, definitely.
2
+
-entiri.verilen_downvote
Gerçekten çok değişik bir cumhurbaşkanıydı siyasetle ilgiliyimdir siyasi belgeseller izlemeye falan bayılırım ama Süleyman Demirel hakkında iyi kötü hiç bir şey diyemiyorum benim için Demirel tek başına değil de Ecevit ile bir bütün gibi geliyo ikisi ayrılmaz bir bütün gibi benim için.
1
+
-entiri.verilen_downvote
Rahmetlik dedem severdi kendinisini. Bir keresinde anlatıyor dedem.
'birgün Demirel Banaz' a geldi, görmeye gittim,'diyor.
Tabii dedem iri kıyım bir adam.
" Kalabalığı yarıyorum sarılmak için" diyor.
Tabii polisler falan dedemi tutmuş.
Demirel" bırakın o fötörlüyü"demiş.
" Gittim sarıldım" derdi.
Bunları anlatırken gözlerin içi gülerdi, rahmetlinin...
Osman müftüoğlu, süleyman demirelin doktoru olduğu zamanlardan bi hikayeyi çok anlatır; osman hocanın düşünceli, dalgın olduğu bir gün, demirel onu yanına çekip biraz sohbet ettikten sonra şöyle demiş: “oğlum beyaz bi kağıt al, kağıdın tam ortasından bi çizgi çek, bi tarafına o seni rahatsız eden şeylerden değiştiremeyeceklerini yaz, diğer tarafına değiştirebileceklerini yaz. sonra o değiştiremeyeceğin tarafa kocaman bi çarpı at ve onları bi daha düşünme. değiştirebileceklerine odaklan.”
3
+
-entiri.verilen_downvote
"28 şubat süreci neydi? 'postmodern darbeydi...', bu nedir?, onun üzerinde duralım...
sayın barlas'ın söylediği gibi bir muhtıra yoktur ortada. olay,, anayasanın 118. maddesine göre kurulan mgk'nın, şubat 1997 toplantısında alınmış kararları söz konusu ederek yapılan tartışmalardır. kararları alan kurul anayasal bir kuruldur. kararların altında bütün üyelerin imzası vardır. bunlar kimdir; cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları, başbakan ve yardımcıları, kurula üye olan bakanlar.
bu, türkiye cumhuriyeti'nin en önemli güvenlik meselesini tartışan önemli bir kuruldur. bu kurul kararlar almıştır ve kararlar kimsenin baskısıyla alınmamıştır. böyle olsa altında başbakan, yardımcıları ve diğer bakanların imzaları olmaması lazım. kararlar alındıktan sonra mgk genel sekreterliği bu kararları hükümete gönderir, hükümet de bunu icra etmek üzere ilgili makamlara dağıtır. kararlar üzerinde bir komisyon çalışması da devamlı şekilde yapılmıştır. bu kararlar halen geçerlidir.
neyi tartışıyorlar anlamak mümkün değil. anayasal bir kurul, yetkileri dahilinde karar almış, hükümet o kurula dahil, kararlar halen geçerli; ne tartışılıyor? kimi, neyi kötülüyorsunuz burada. ben bu kurulun başı olarak, kurulun görev yapmasını sağlamışım. böyle bir konunun tartışılmasını ve ittifakla karara bağlanmasını sağlamışım. hükümet de almış icra etmiş...
bakın darbe şöyle olur: bir takım kurumları götürür; evvela hükümeti götürür. hükümet 28 şubat'ta duruyor, sonrasında da duruyor; ve hükümet 118 gün sonra duruyor. eğer bu darbeyse hükümet meselesi 118 gün sonra çıkmaz. meclis ve bütün kurumlar yerinde duruyor. kimseye bir şey denmemiş ve kimseye dokunulmamış...
neyin darbesi bu? diye soruyorum. anayasal kurul görevini yapmış, siz bunu darbe sayıyor, vatandaşın kafasına sokmaya çalışıyorsunuz. eğitimi 8 seneye çıkaran karar da buradadır... bunlar, türkiye cumhuriyeti kanunlarının gereklerini ortaya koyan kararlardır.
ikinci kısım ise, 'hükümet değişmiştir', ne zaman değişti? 18 haziran 1997 tarihinde hükümet başkanı bana istifasını getirmiştir. mart, nisan, mayıs aradan geçmiştir. böyle rötarlı darbe olur mu? ben sayın erbakan'a sordum, 'biçin istifa ediyorsunuz?' dedim. 'türkiye'de gerginlik var' dedi. istifaya zorlayan birisi var mı? hayır...
biz siyaset yapıyoruz ve siyasetçinin bir takım şeyleri zamanında anlaması lazım. 'gerginlik var, benim hükümetim istifa etsin gerginlik ortadan kalksın.' gerginliğin ortadan kalkmasını sağlamak hükümetlerin görevidir. ben istifayı kabul ederim ve sonra yeni bir hükümet kurma çalışmalarına girişiriz. 'yeni hükümeti benim ortağım kursun', o senin işin değil. sen istifa edersin, gidersin. yeni bir hükümetin kurulma hadisesi cumhurbaşkanının işidir.
ben 10 hükümetin altına imza attım, 7 tane de benim hükümetim oldu. nasıl olur; o günkü şartlara bakarak güvenoyu alacak bir hükümet lazımdır. sen başbakan olarak 'gerginlik var türkiye'de' diyorsun; sebebini de hükümetten biliyorlar ve onun için istifa ediyorsun. istifadan sonra başbakan yardımcısı başbakan olursa gerginlik ortadan kalkar mı? bunu düşünmek benim işim.
'güvenoyu alacak kadar imzası var', böyle hükümet kurulmaz. ne zaman kurulur; cumhurbaşkanı görevi verir, tasdik eder, meclis'te de güvenoyu alırsa olur. alıp alamayacağını da cumhurbaşkanı bilmek durumundadır. güvenoyu alamayacak hükümetin kurulmasına yardımcı olmaz.
varsayalım cumhurbaşkanı yanlış bir şey yaptı. yani güvenoyu alacak gruba vermedi de başkasına yetki verdi. o zaman o hükümet güvenoyu alamaz. biz bunu 77 seçimleri sonrası yaptık. ecevit'e yetki verildi ve 226 şartı vardı. ecevit bu rakamı bulamadı ve 229 ile biz kurduk; güvenoyu aldık.
28 Şubat mgk toplantısının ardından 118 gün geçtikten sonra hükümet çekilmiş, yeni hükümet kurulmuş ve güvenoyu almış. ne yanlışlık var burada. türkiye cumhuriyeti anayasası ve kanunları aynen uygulanmış.
bugün de bunun dışında başka bir şey yapmazdım. netice itibarıyla istifa edilmiş ve yeni hükümet kurulmuş. ay'dan getirmemişiz ki hükümeti; yine meclis içinden kurulmuş. meclis dışından gelip de 'kuracağız' dense, 'bu kadar taraftarımız var' dense... o sayı beni alakadar etmez. onu sayacak olan meclis başkanı'dır. ben 'filanca adam imza atmış'a bakmam; niye atmış cumhurbaşkanı bilmez onları. ben böyle bir hükümetin kurulamayacağı, güvenoyu alamayacağı, türkiye'ye yararlı olamayacağı kanaatindeydim. başka bir türkiye cumhuriyeti hükümeti çıkardık."
14 mayıs 2009